Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri yasada eser olarak tanımlanmıştır. Her türlü eserin hukuki usul ve esasları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile düzenlenmiştir.
İlim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserlerinin yanı sıra, Diğer bir eserden istifade suretiyle vücuda getirilip de bu esere nispetle müstakil olmayan, Tercümeler, Roman, hikaye, şiir ve tiyatro piyesi gibi eserlerden birinin bu sayılan nevilerden bir başkasına çevrilmesi, Musiki, güzel sanatlar, ilim ve edebiyat eserlerinin filim haline sokulması veya filime alınmaya ve radyo ve televizyon ile yayıma müsait bir şekle sokulması, Musiki aranjman ve tertipleri, Güzel sanat eserlerinin bir şekilden diğer şekillere sokulması, Bir eser sahibinin bütün veya aynı cinsten olan eserlerinin külliyat haline konulması, Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde seçme ve toplama eserler tertibi, Henüz yayımlanmamış olan bir eserin ilmi araştırma ve çalışma neticesinde yayımlanmaya elverişli hale getirilmesi, Başkasına ait bir eserin izah veya şerhi yahut kısaltılması, Bir bilgisayar programının uyarlanması, düzenlenmesi veya herhangi bir değişim yapılması, Belli bir maksada göre ve hususi bir plan dahilinde verilerin ve materyallerin seçilip derlenmesi sonucu ortaya çıkan ve bir araç ile okunabilir veya diğer biçimdeki veri tabanları, İstifade edilen eserin sahibinin haklarına zarar getirmemek şartıyla oluşturulan ve işleyenin hususiyetini taşıyan işlenmeler de anılan yasa uyarınca eser sayılır.
Bir eserin sahibi onu meydana getirendir. Bir işlenmenin ve derlemenin sahibi ise onu işleyendir. Sinema eserlerinde; yönetmen, özgün müzik bestecisi, senaryo yazarı ve diyalog yazarı, eserin birlikte sahibidirler. Canlandırma tekniğiyle yapılmış sinema eserlerinde, animatör de eserin birlikte sahipleri arasında yer almaktadır. Mali hakları kullanma yetkisi de münhasıran sayılan eser sahibine veya sahiplerine aittir.
Birçok sektörde yapılan iş, eser üretmeyi gerektirmekte ve hatta iktisadi işleme konu mamul bizzat eser olmaktadır. Bu tip sektörlerde çalışan işletmelerin istihdam ettikleri çalışanlar tarafından meydana getirilen eserlerin hak sahipliği konusunda uygulamada anlaşmzalıklar doğmaktadır. Zira bu yönde çalışan işletmeler tarafından istihdam edilen birçok çalışan marifeti ile işler yürütülmektedir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca, aralarındaki özel sözleşmeden veya işin mahiyetinden aksi anlaşılmadıkça; memur, hizmetli ve işçilerin işlerini görürken meydana getirdikleri eserler üzerindeki haklar bunları çalıştıran veya tayin edenlerce kullanılır. Bu itibarla çalışan tarafından hizmet akdi süresince meydana getirilen eserler üzerindeki mali hakların kullanım yetkisi işverene aittir.
Çalışanların meydana getirdiği eserler üzerindeki hakların çalıştıranlar tarafından kullanılmasının koşulları şu şekilde sayılabilir;
Eserin Memur, Hizmetli veya İşçi Tarafından Meydana Getirilmesi,
Eserin İşin Görülmesi Sırasında Meydana Getirilmiş Olması,
Sözleşme veya İşin Mahiyetinden Aksinin Anlaşılmaması.
İşçi tarafından iş akdi süresince ve işin görülmesi sırasında meydana getirilen eserlerin mali haklarının kullanım yetkisi çalıştırana ait olacaktır. Hemen belirtmek gerekir ki işçi tarafından meydana getirilen eserin yapılan iş ile ilgili olması gerekmektedir. Nitekim Yargıtay tarafından bir dershanede çalışan öğretmen tarafından yazılan ders kitabının mali haklarının, kitap yazmak görevinin dershane öğretmenliği görevi içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı gerekçesi ile eser sahibi olan öğretmene ait olacağına karar verilmiştir. Bu itibarla değerlendirme yapılırken işçinin görev tanımları da önemli bir kıstas olarak değerlendirilmelidir.
Yasa hükmünde sözleşme veya işin mahiyetinden meydana getirilen eserin mali haklarının çalıştırana ait olmayacağına dair düzenleme yapılmasına olanak sağlayarak yasada belirtilen karinenin aksi yönünde anlaşma yapılmasının önü açılmıştır.
Çalışan tarafından meydana getirilen eserin çalıştıran tarafından kullanılacak mali haklarının mahiyeti ise uygulamada tartışmalıdır. Zira kanun tarafından eser sahibinin hakları mali ve manevi haklar olarak ikiye bölünmüş olup manevi haklar eser sahibine eseri dolayısıyla tanınan doğrudan kişiliğe bağlı haklar olarak nitelendirilmektedir. Gerek Kanunun lafzından ve gerekse de Yüksek Mahkeme kararlarında çalıştırana manevi hakların değil sadece mali hakların kullanım yetkisinin işverene verilmiş olduğunun kabulü gerekmektedir.
Bununla birlikte, eserlerin mali haklarının kullanım yetkisinin işverene ait olması; bu eserlerde yer alan ve “baskın karakter” olma durumu arz eden belirli bir tipleme üzerinde de mali hak sahibi olacağı sonucunu doğurmaz. Bu nedenle hizmet akdinden bağımsız olarak veya daha evvel meydana getirilen eserlerin işverene mali hakları devredilmedikçe eser sahibinin hakları devam edecektir.
Çalışanlar tarafından meydana getirilen eserler hakkında eser sahipliği, mali ve manevi hakların nasıl düzenleneceğine ilişkin olarak taraflar arasında sözleşme yapılması uygulamada bulunan tartışmalardan tarafları kurtaracaktır.
Comments