top of page
  • Av. Arda Aşık

Vergi Hukuku Çerçevesinde Ticari Alacaklar

Güncelleme tarihi: 26 Ara 2020

İşletmelerin ticari faaliyetleri kapsamında alacaklarının bir kısmı çeşitli nedenlerle tahsil edilebilir olmaktan çıkmaktadır. Bunun en yaygın nedeni borçlunun artık ticari faaliyetine devam etmemesi veya herhangi bir mal varlığının bulunmaması. Bu gibi durumdalarda alacaklı konumundaki işletmelerin dava veya icra takibi ile alacağını hukuki yollardan takip etmesinin Vergi Hukuku açısından kazançları çoğu işletme sahibi tarafından ise bilinmemektedir.


İşletmelerin senetli veya senetsiz bazı alacaklarının çeşitli nedenlerle ödenmemesi veya ödenememesi hallerinde söz konusu alacakların tahsili artık şüpheli hale gelmiş olabilir. Bu durumda olan ve bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin belirli şartlarda karşılık ayırma ve beyan edecekleri gelir vergisi veya kurumlar vergisi matrahını azaltma hakları bulunmaktadır.


Şüpheli alacak karşılığı sadece bilanço esasına göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahibi mükellefler ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ayrılabilir. Bilanço esasına göre defter tutmayan mükelleflerin şüpheli alacak karşılığı ayırması mümkün değildir.


Şüpheli alacak karşılığı ayırabilmek için;

  1. Şüpheli hale gelmiş olan alacaklar, ticari veya zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olması zorunludur.

  2. Alacak, dava veya icra safhasında olmalı veya yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş olmalıdır.

  3. Alacağın şüpheli hale geldiği dönemde, karşılık ayrılmalıdır.

Anılan şartları karşılayan alacaklar hakkında şüpheli alacak olarak karşılık ayrılabilir ve vergi matrahı düşürülebilir. Bu şekilde ödenmesi gereken gelir vergisi veya kurumlar vergisi daha az miktarda olacaktır.


Bununla birlikte işletme ve bilanço hesabı esasına göre defter tutan ticari ve zirai kazanç sahipleri ve kurumlar vergisi mükelleflerinin senetli veya senetsiz bazı alacaklarının çeşitli nedenlerle borçludan tahsil edilememesi halinde söz konusu alacakların değersiz alacak olarak yazılabilmesi imkanı tanınmıştır.


Değersiz alacak olarak yazılan alacaklar doğrudan doğruya zarar yazılabilir ve beyan edilen gelir vergisi veya kurumlar vergisi matrahından azaltılabilir.


Değersiz alacakların gider veya zarar yazılabilmesi için;

  1. Alacak, ticari veya zirai bir kazancın elde edilmesi veya idame ettirilmesi ile ilgili olmalıdır.

  2. Alacağın, kazai bir hükme veya kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmadığının ispat edilmesi gerekmektedir.

Kazai hükümden anlaşılması gereken, alacağın tahsil edilebilme olanağının ortadan kalktığını hükme bağlayan bir mahkeme kararıdır. Alacağın tahsili için kanuni yollara başvurulup, dava açılması veya icra takibi yapılmasına rağmen, hukuki prosedürler sonucunda alacağın ödenmeyeceği veya paranın tahsil ödenmesinin olanaksız olduğunun tespit edilmiş olması gerekmektedir.


Kazai kararlara örnek olarak; Borçlunun gaipliğine ilişkin mahkeme kararı ve buna bağlı olarak herhangi bir mal varlığının bulunmadığına dair resmi makam belgesi, Borçlunun herhangi bir mal varlığı bırakmadan ölümü ve mirasçıların da mirası reddettiklerine dair resmi belge, Mahkeme huzurunda alacaktan vazgeçildiğine ilişkin olarak düzenlenmiş belgeler, Alacaktan vazgeçildiğine dair konkordato anlaşması, Ticaret mahkemesince borçlu hakkında verilmiş ve ilgili masa tarafından tasfiyeye tutulmuş bulunan iflas kararına ilişkin belgeler sayılabilir.


Zarar yazılması gereken değersiz alacakların ilgili yılda yazılması gerekir. Herhangi bir nedenle ilgili yılda değersiz alacak olarak yazılmayan alacakların izleyen yıllarda değersiz alacak olarak yazılması mümkün değildir.


Vergi Hukukunun tanımış olduğu söz konusu yöntemler ile şüpheli veya değersiz alacakların ayrılarak gereksiz yere vergi ödenmekten kaçınılabilir.

22 görüntüleme
bottom of page