top of page
  • Av. Arda Aşık

Adi Ortaklıklar – Kuruluş ve Temsil

Güncelleme tarihi: 22 Ara 2020

Türk hukukunda adi ortaklıklar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620 ve devamı maddeleri ile düzenlenmiştir. Buna göre, adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini veya mallarını ortak bir amaca ulaşmak üzere birleştirmeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Uygulamada, ortaklık, konsorsiyum veya Joint Venture gibi farklı adlar ile adi ortaklık kurulabilmektedir.


Adi ortaklığın kuruluşu belirli bir şekle tabi tutulmamıştır, sözlü veya ispat kolaylığı bakımından yazılı sözleşme ile kurulabilir. Ortakların gerçek veya tüzel kişi olması bakımından da herhangi bir uygulama farkı bulunmamaktadır. Ortaklığın yazılı sözleşme ile kurulması şartı bulunmadığından her konu hakkında kolayca ortaklık kurulması mümkündür. Ortaklar tarafından aksi belirlenmemişse kuruluş için asgari bir sermaye konulması zorunlu değildir. Sermaye olarak ne konulacağı veya ne kadar konulacağı, hangi ortağın hangi sermayeyi koyacağı yine ortakların serbest iradelerine bağlı olarak değişebilir.


Adi ortaklıkta ortaklar aksini kararlaştırmadıkları sürece, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sermaye olarak getirilen her şey üzerinde iştirak halinde mülkiyet söz konusu olur. Adi ortaklıkta malvarlıkları bakımından elbirliği ile mülkiyet, borçlar bakımından ise müteselsil sorumluluk söz konusudur. Bununla birlikte ortakların şahsi borçları nedeni ile ortaklığın alacaklarına veya mal varlığına haciz konulamaz. Ancak ortaklığın tasfiyesi sonucu ortağın kar payı üzerine haciz konulması mümkündür.


Adi ortaklık, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında yer alan ortaklıkların aksine tüzel kişiliğe haiz değildir. Tüzel kişiliği olmadığından, adi ortaklık, üçüncü kişilerle ilişkilerinde bağımsız bir varlığa sahip değildir. Dolayısıyla adi ortaklık kendi adına hak ve borç edinemez, davacı veya davalı olamaz. Ortaklık aleyhine açılmak istenen davalar tüm ortaklar aleyhine, ortaklık lehine açılacak davalar da tüm ortakların katılımı ile açılmalıdır.


6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu gereği ortaklığın kararları, ortaklar tarafından aksi kararlaştırılmamışsa, bütün ortakların oy birliğiyle alınır. Yönetim, sözleşme veya kararla yalnızca bir veya birden çok ortağa ya da üçüncü bir kişiye bırakılmış olmadıkça, bütün ortaklar ortaklığı yönetme hakkına sahip olur. Ortaklık, ortakların tümü veya birkaçı tarafından yönetilmekte ise, bunlardan her biri, diğerleri katılmaksızın işlem yapabilir; ancak ortaklığı yönetmeye yetkili olan her ortak, tamamlanmasından önce işleme itiraz etmek suretiyle, bu işlemin yapılmasını engelleyebilir. Ortaklığa genel yetkili bir temsilci atanması ve ortaklığın olağan dışı işlerinin yürütülmesi için, bütün ortakların oybirliği gereklidir. Ancak, gecikmesinde sakınca olan hâllerde, bu konuda yönetici ortaklardan her biri yetkilidir.


Kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortak, bu kişiye karşı bizzat kendisi alacaklı ve borçlu olur. Ortaklardan biri tarafından, adi ortaklık adına bir üçüncü kişi ile işlem yapılması halinde, diğer ortaklar ancak temsil hükümleri çerçevesinde, alacaklı veya borçlu olurlar. Bu doğrultuda, kendisine yönetim görevi verilen ortağın, adi ortaklığı üçüncü kişilere karşı temsil yetkisi vardır. Ancak, yönetici ortağın yapacağı önemli tasarruf işlemleri bakımından, temsil yetkisinin bütün ortakların oybirliğiyle verilmiş olması ve yetki belgesinde bu hususun açıkça belirtilmiş olması şarttır.


Ortaklık sözleşmesiyle ortaklardan birine verilen yönetim yetkisi, haklı bir sebep olmaksızın, diğer ortaklarca kaldırılamaz ve sınırlanamaz. Ancak haklı bir sebep varsa, sözleşmede aksine hüküm olsa dahi diğer ortaklardan her biri yönetim yetkisini kaldırabilir.


Ortakların, ortaklık işleri için yaptığı giderlerden veya üstlendiği borçlardan dolayı diğer ortaklar, ilgili ortağa karşı sorumlu olurlar. Yine bu ortağın, yönetim işleri yüzünden uğradığı doğrudan zararlar ile ortaklığın yönetiminden kaynaklanan tehlikeler sonucunda doğan zararlar, diğer ortaklar tarafından giderilmelidir. Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işi ile aynı ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür. Ortaklar, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, gidermekle yükümlüdür. Ortak bu zararları, başka işlerden ortaklığa sağladığı menfaatlerden mahsup edemez.


Adi ortaklığın üçüncü kişilere karşı temsili ve yönetimi dolayısı ile oluşan her türlü borçtan dolayı ortaklar müştereken ve müteselsilen tüm malvarlıkları ile sorumludurlar. Üçüncü kişilere yapılan ödemeler nedeni ile ortakların iç ilişkileri dahilinde rücu hakları bulunmaktadır.


Adi ortaklığın kuruluş kolaylığı, temsil ve yönetim pratikliği dikkate alındığında ticaret hayatında en sık başvurulan ortaklık çeşidi olarak karşımıza çıkmaktadır.

1.428 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page